Ağrı Bozukluğu Tedavisi Nasıl Olur?

Kişileri hekime başvurmaya zorlayan en önemli sebeplerden biri olan ağrı, insan evladının var olduğu günden beri tanık olduğu, yaşadığı ve anlamaya çalıştığı fiziksel ve ruhsal durumlardan biridir.

Hayatı boyunca hiç ağrı hissetmemiş birinin olduğunu söylemek zor olsa da ne yazık ki bu kadar sık deneyimlenen ‘ağrı’ üzerinde fikir birliğine varılmış ortak bir tanım mevcut değildir. Uluslararası Ağrı Araştırmaları Birliği (IASP) ağrıyı; “olası veya var olan doku hasarına eşlik eden veya bu hasar ile tanımlanabilen, vücudun belirli bölgesinden geliyor olarak idrak edilen, hoş olmayan, duyusal ve emosyonel bir deneyim” olarak tanımlamıştır.

Aslında birçok boyutu bir arada bulunduran bu tanım bile ağrının ne kadar kompleks bir kavram olduğunu anlatmaya yeterlidir. Tanıma tekrar göz atarak ağrının muhakkak organik bir sebebe dayanması gerekmediğine dikkat çekmek isterim. Yani yapılan onlarca tıbbi test ve girişimler ağrınızın hafiflemesine yaramadığı gibi kaynağına yönelik herhangi bir bulguya ulaşmayı da sağlamayabilir.

Biyo-psiko-sosyo-kültürel bir bütün olup, bu bütünü oluşturan parçaların tek tek toplamından fazla ve farklı olan insanı tek boyuttan değerlendirip anlamak mümkün değildir. Bu yüzden insana dair konuşurken onun acısını, ıstırabını, ağrısını da bütüncül bir çerçeveden incelemek gerekir. Ağrı olgusu tıpta yeni uzmanlık alanlarının doğmasını ve disiplinlerarası çalışmayı zorunlu hale getirmiştir. Bu çalışmaların temel aktörlerinin ruh sağlığı çalışanları olduğu söylenebilir. Son yıllarda fizyoterapi ve ilaç tedavisinden fayda göremeyen hastalar için terapötik yaklaşımlı tedavi programları oluşturulmuştur.

Neticede uzun süre aynı ağrıları çeken insanlarda zamanla sosyal aktivitelerden kaçınma, yalnızlık, iştahsızlık, uyku kalitesinde azalma, geleceğe dair ümitsizlik gibi depresif ruh hali ile karakterize semptomların gözlenmesi çok sık karşılaşılan bir durumdur. Keza bu semptomlar ortaya çıktığında kişinin kendisini ağrısı karşısında daha edilgen ve çaresiz hissederek ağrının boyutunu olduğundan fazla algılayabilir.

Bu noktada bir kısır döngüden bahsetmek mümkündür. Yani kişi ağrıları oldukça psikolojik olarak çökkün ve endişeli olup, böyle oldukça ağrılarının arttığını görecektir. Üstelik bir süre sonra etrafındaki kişilerde yattığı bıkkınlıkla birlikte yalnız kalması da muhtemel olacaktır.

Bu döngüye girmemek ya da kurtulmak için kronik ağrısı olan her hastaya muhakkak psikolojik bir yardım almasını şiddetle tavsiye ediyorum.

Elbette her anı ama özellikle hassas zamanları kimlerden, nasıl destek alarak geçirdiğiniz hayatınızın geri kalanına ciddi etkide bulunabilir. Bu yüzden terapistinizi seçerken dikkatli davranmanız gerekir.

Unutmayın her yol engebelidir, önemli olan engelleri en az hasarla aşarak istediğimiz amaca, hala onu arzuluyorken ulaşabilmektir.

Sağlıklı vakitler dileğiyle.